Ahilik; sanatın, ticaretin ve mesleğin, olgun kişilik, güzel ahlak ve doğrulukla yoğrulduğu, kökleri çok eskilere uzanan bir geleneğimiz; yüzyıllar boyu toplumumuzun sosyal ve ekonomik omurgasını oluşturan bir örgütlenme şeklimiz; toplumsal kimliğimiz açısından daima sahiplenmemiz gereken çok özel bir kültürümüzdür.
Anadolu’da Ahilik, Ahi Evran (1171-1262) tarafından kurulmuştur.
Anadolu Selçuklularından Osmanlı İmparatorluğuna geçiş sürecinde Ahilik son derece önemli bir rol oynamış, sanat ve meslek yönüyle toplumun ekonomik yapısını hazırlarken, ahlaki yönüyle de devlet yapısının temel niteliklerini belirlemiştir.
Osmanlı hükümdarlarından Orhan Gazi ve oğlu I.Murat, Ahi ocaklarında kuşak kuşanarak ahi olmuşlardır.
İmparatorluğunun son dönemlerine kadar Ahilik; mesleki bir yaklaşımla eğitim, dayanışma ve örgütlenme, denetim konularına eğilirken bir taraftan da daha o devirlerde müşteri odaklı bir yaklaşımla fiyat, kalite ve standart konularında çok ciddi çalışmalar yapmıştır.
Günümüzde Avrupa Birliği üyelik süreci ile ilgili olarak önümüze gelen sınai ve ticari normlar ve standartlar yaklaşımı, özünde Ahilik kültürümüzün bir parçasıdır.
Ahi kelimesi Arapça "kardeş" anlamındadır. Ahilik, kökeni 13. yüzyıla kadar giden Anadolu’daki esnaf ve sanatkarların oluşturduğu bir örgütlenmedir.
Toplumun sosyal, ekonomik, kültürel ve mesleki hayatını düzenleyen bir kurum olarak varlığını uzun süre devam ettiren Ahi Birlikleri, bir sistem olarak etkilerini günümüzde de hissettirmektedir.
Ahi Birlikleri; esnaf ve sanatkarların mesleki faaliyetlerini sürdürebilmeleri, birbirleriyle rekabet edebilmeleri açısından kaliteli, standart ve uygun fiyatlı mal ve hizmet üretebilmeleri için Örgütlenip dayanışma sağlamak ihtiyacı sonucu ortaya çıkmıştır.
Ahi Evran, Anadolu'da Ahiliğin kuruluşunda en önemli rolü üstlenen kişidir. Hareket noktası insanların bir meslek ve sanat sahibi olmaları ve bunu geliştirerek başkalarına muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamaktı. Esnaf ve sanatkarları bir birlik altında (toplayarak, meslek ahlakı, eğitim, üretici -tüketici ilişkileri ve denetim konularında etkin olunmasını amaçlamıştır. Becerisi, ahlakı ve hakseverliği ile saygınlık kazanıp kurduğu teşkilatın başkanı "Ahi Babası" olmuştur.
Geçmişi 10. yüzyıla kadar dayanan ve yiğitlik, eli açıklık, olgunluk anlamına gelen Fütüvvetçilik, Ahilikten önce ortaya çıkmış bir oluşumdur. Bu oluşum, Ahilik olarak bilinen halini almadan önce Anadolu'da Fütüvvetçilik olarak kendini gösteriyordu.
Ahi Birlikleri 'ile Fütüvvetçilik arasında şekli benzerlikler vardır. Ancak Ahiliğin, Fütüvvetçiliğin bir kopyası olduğu söylenemez; çünkü Fütüvvetçilik, kişisel erdemlere ve askeri niteliklere daha çok önem vermiştir. Sanatkarlardan ve askerlerden oluşan bir teşkilatlanma söz konusudur. Ahilik teşkilatlanmasında ise meslek dalları esas alınmıştır. Her şehirdeki değişik meslek gruplarının (saraç, debbağ, terzi, kuyumcu vb.) ayrı birlikleri vardı. Bu bakımdan Ahi Birlikleri Fütüvvetten farklı mesleki, ahlaki bir kuruluştur.
Ahi Birlikleri kurulurken daha önce varolan ve Türkler'in yakından bildikleri benzer teşkilatlardan faydalanmışlardır, ancak taklit etmemişlerdi. Türk'ün teşkilatçılık vasfı nedeniyle, oluşumuna çeşitli unsurların katıldığı yepyeni bir örgüt kurmuşlardır.
Ahi Birlikleri, köklü kültür değişmelerinin olduğu bir dönemde, birbirlerine karşı olan grupları uzlaştırmak, koruyucu değerler meydana getirmek, ülke menfaatlerini korumak ve toplum huzurunun sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur. Bu nedenle teşkilatın sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi yönleri vardır.
Ahilik, mensuplarının dengeli bir yaşama tarzı anlayışı içinde olmalarını amaçlamıştır. Bu nedenle çatışmayı değil dayanışmayı esas almıştır. Bu amaçtan hareketle, üretici - tüketici, emek - sermaye, yöneten - yönetilen, toplum - birey ilişkileri açısından tüm kişi ve kurumların iyi ilişkiler içinde olmalarını öngörmüştür.
Güçlünün zayıfı ezmesi, haksız kazanç gibi olumsuz davranışlara şiddetle karşı olan Ahilik anlayışı, dönemin Türk esnafının hayat anlayışı ile örtüşmektedir.
Bu Özelliği ile Ahilik, esnaf arasında büyük ölçüde gelişmiştir Başlangıçta bazı meslekleri kapsayan Ahi Birlikleri zaman içinde gelişmiş ve esnafın tüm kesimlerini kapsayan bir kuruluş haline gelmiştir. Öyle ki, Anadolu'nun hemen hemen tüm şehirlerinde, büyük kasabalarında ve bazı köylerinde bile teşkilatlanabilmiştir.
Yerleşim çevresinin büyüklüğüne göre, ayrı veya ortak Ahi Birlikleri kurulmuştur. Esnaf ve Sanatkarların yoğun olarak bulunduğu yerlerde her meslek dalı için ayrı Birlikler kurulurken, yeteri kadar esnaf ve sanatkarın bulunmadığı yerlerde birbirine benzeyen meslek dallan için, çok küçük yerlerde ise bütün meslek dalları için bir Ahi Birliği kurulmuştur. Günümüzdeki Karma ve İhtisas Odaları şeklindeki teşkilatlanma bunun bir yansımasıdır.
Bu yansımaların başka örnekleri de vardır: Günümüzde küçük sanayi siteleri ve toplu işyeri yapı kooperatiflerindeki aynı iş kollarının bir arada toplanması, Ahilikte arasta, bedesten ve uzun çarşı denilen yerlerde gerçekleştirilmekteydi.
Bugün birçok meslek dalımızda ve Odalarımızda kullanılan ve uğraş alanını belirten amblemler yerine Ahilikte sancak ve alametler vardı.
Ahiliğe girmek isteyen bir genç aylarca süren bir araştırmadan, ahlak ve terbiyesinden emin olunduktan sonra yapılacak bir törenle üyeliğe kabul edilirdi. Üyeliğe giren genç çıraklar, ustalarının yanında işe başlar, bazı günler genel konularda bilgi almak üzere zaviyeye giderlerdi.
Buradaki işyeri - zaviye ilişkisi, günümüzde çırağın işyerinde aldığı mesleki eğitim eksiklerinin teorik yönden ve kültür dersleri açısından takviye edilmesi amacıyla haftanın bir günü Mesleki Eğitim Merkezine gitmesine benzemektedir.
Her Ahi Birliğinin; Orta Sandığı, Esnaf Vakfı, Esnaf Kesesi veya Esnaf Sandığı denilen, karşılıklı yardımlaşma ve sosyal güvenlik sandığı vardı. Teşkilat bu yardım sandıkları vasıtasıyla üyelerine mali destek sağlarlardı.
Gerek görülen tüm harcamalar yapıldıktan sonra sandıkta kalan paralar esnafa kredi olarak verilir, böylece Esnaf Teşkilatı vasıtasıyla tefecilerden korunurdu.
Ayrıca, tüm farklı meslek gruplarına ait, Orta Sandıkları birbirlerinden borç alıp vererek yardımlaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneklerini verirlerdi.
Mevcut Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ile yeni özel esnaf tüketici kredileri bu desteğin günümüzdeki bir uygulamasıdır.
Her esnaf, malın satışında, daha önceden belirlenmiş bir orandaki payı orta sandığına yatırırdı. Sandığın gelirleri arasında, yamaklıktan çıraklığa, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa geçiş sırasında ödenen terfi harçları ile bağışlar vardı.
Orta sandığında toplanan paralarla; vergiler, Birliğe ait mülklerin bakım ve onarım giderleri, çalışanların ücretleri, sosyal amaçlı toplantıların giderleri, fakirlere yapılan yardımlar ile teşkilat için yapılan lüzumlu harcamalar karşılanırdı. Ayrıca Teşkilatın güçlenmesi için alınan mülklerin bedelleri de yine bu sandıktan karşılanırdı.
Bu yöntemi de, esnaf ve sanatkarlar teşkilatımızdaki kayıt ve yıllık aidat uygulamasının bir Örneği olarak düşünebiliriz.
Esnafın ihtiyaç duyduğu hammadde teşkilat tarafından temin edilerek üyelere dağıtılır, böylece farklı fiyat uygulaması ve karaborsanın önüne geçilirdi. Temin edilen malın bedeli, Orta Sandığından ödenerek taksit işlemine başlanır ve malların bedelleri bilahare esnaftan toplanırdı. Hammaddelerin dağıtımında kıdem göz önünde tutulurdu ancak bu dağıtımda büyük farklılıklar olmamasına özen gösterilirdi.
Esnafın ihtiyaç duyduğu hammaddenin temin edilerek adil bir şekilde esnafa dağıtılması, stokçuluğun ve dengesiz fiyatların meydana gelmesinin önlenmeye çalışılması, şu an ülkemizde başarıyla sürdürülen tedarik şirketlerinin faaliyetleri Ahilikteki bir uygulama şekliydi.
Ahilikte; mesleki faaliyetler, üretimin hammadde temininden başlayıp satışına kadar tüm aşamalarında kurallara bağlanmaya çalışılmıştır. Böylece, esnafların hem kendi aralarında, hem de müşterileriyle (üretici - tüketici) ilişkilerinde çıkabilecek sorunlar önlenmeye çalışılmıştır. O döneme özgü olarak arpa – saman fiyatları, terzi dikiş ücretleri, odunların büyüklüğü, ekmeğin içeriği, sebze - meyve satışlarında kâr oranları, yiyeceklerin açık – kapalı satılmaları, vb. konularında birçok belgeler mevcuttur.
Bu konulara ilişkin kurallar, zaman içinde "Narh Nizamnameleri" halinde resmileştirilmişlerdir. Günümüzde uygulanan standart ve fiyat tarifeleri bu uygulamanın gelişmiş bir şeklidir.
Teşkilat üyesi iken, çalışamaz duruma düşen sakatlar, hastalar, güçsüzler ve emekliler harici üyeler olarak adlandırılırlardı.
Ahi Birlikleri, esnafın sosyal güvenliği konusunda bugünkü Bağ-Kur'un fonksiyonunu kısmen de olsa yerine getirmeye çalışmıştı. Esnaftan, güçsüz, sakat, hasta ve maddi durumu iyi olmayanlara sandıktan yardım yapılırdı. Üyeler bu koruma altında daha rahat ve huzur içinde günlük nafakalarını temin etmeye çalışırlardı.
Ahilik Teşkilatlanmasında yapının oluşması ve gerekli otoritenin sağlanmasında en önemli kişi Esnaf Şeyhi (Esnaf Başkanı) idi. Esnaf Şeyhi; esnafın sorunlarına çözüm üretmek, orta sandığının gelir ve giderlerini dengelemek, usta-kalfa-çırak ve yamak törenleri düzenlemek, teşkilata ait gayrimenkulleri değerlendirmek, idare kurulu ve büyük meclis toplantılarına katılmak, esnafla ilgili toplantılar düzenlemek şeklindeki görev, yetki ve sorumlulukları ile şimdiki Oda Başkanlarımızın yerini tutmaktaydı.
Ana karar organı olan İdare Kurulu ise mevcut Oda Yönetim Kurullarımızı andırmaktadır. Esnafın eğitimi, denetimi, rütbe tesbiti, gelir ve giderleri yönlendirme, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesi, meydana gelebilecek sorunların çözümleri konusunda ehil olan beş meslek mensubundan oluşan İdare Kurulu ayda iki sefer toplanırdı.
Ayda bir sefer toplanan Büyük Meclis ise Ahi Birliklerinin üst organı niteliğindeydi. Teşkilatımızdaki Başkanlar Kuruluna benzer şekilde Esnaf Şeyhlerinden (Esnaf Başkanlarından) oluşur ve bunlar kendi aralarından bir başkan seçerlerdi. (Birlik Başkanı örneği).
Esnaf Şeyhlerinin ve Esnaf İdare Kurullarının çalışmalarını izlemek, hesaplarını ve işlemlerini denetlemek, verilen kararları onaylamak, aksaklık ve usulsüzlükler hakkında gerekli işlemleri yapmak gibi görevleri olan Büyük Meclis; esnaf ile ilgili sorunlarda hükümet yetkilileri ile görüşerek bunların çözümlenmesine çalışırdı.
Sorunlarla ilgili olarak, gerektiğinde olağanüstü toplantılar da düzenlenirdi. Bu noktada devlet yetkilileriyle yapılan görüşmelerden sonuç alınmazsa Memleket Toplantısı düzenlenirdi. Memleket Toplantılarına teşkilata mensup tüm ustalar, beldenin ileri gelenleri, kadı ile müftü de çağırılırdı. Genel görüşme niteliğindeki bu toplantıda sorun tekrar dile getirilir, yapılan çalışmalar anlatılır, esnafın isteği doğrultusunda sonuç alınmazsa dükkân kapatılacağı kararlaştırılırdı. Bir çeşit esnaf eylemi olan bu uygulama bugün kepenk indirme ve kontak kapatmayı çağrıştırmaktadır.
Ahi Birliklerinin yöneticileri seçimle belirlenirdi. Ayrı ayrı yapılan Esnaf Şeyhi ve İdare Kıırulu Üyelerinin seçimlerinde yalnız o meslekteki usta üyeler oy kullanabilirdi. Esnaf Şeyhi seçileceklerde o meslekte usta olarak çalışıyor ve en az 3 usta yetiştirmiş olmak, mahkumiyeti bulunmamak, İdare Kuruluna seçilmek, içinde en az beş yıl usta olarak çalışıyor olmak ve mahkumiyeti bulunmamak şartları aranırdı. Seçimler sonucunda Esnaf Şeyhi ile İdare Kurulu birlikte çalışabileceklerine karar verdikleri takdirde durum Büyük Mecliste görüşülür ve seçilen Esnaf Şeyhine “ Esnaf Şeyhi Asası" verilirdi. Göreve başlayan Esnaf Şeyhi, İdare Kurulunu toplantıya çağırır, hesaplar incelenir, Büyük Meclisin onayından sonra ilan edilirdi. Bugün teşkilatımızda; uygulanmakta olan seçim şekli, seçilme şartları, gene kurullarda faaliyet ve hesapların ele alınması ve seçin mazbatası geçmişteki bu uygulamalardan izler taşımaktadır.
Ahi Birliklerinde, üyelerin davranışları ve mesleki faaliyetler genel kurallar ve meslek ahlakı açısından titizlikle denetlenirdi Olumsuzluğu tespit edilenler cezalandırılırdı. Ahilik kurallarına uyulup uyulmadığı konusunda üyeler hakkında herkes şikayette bulunabileceği gibi esnaflar da birbirleri hakkında şikayette bulunabilirlerdi. Şikayetler öncelikle Yiğitbaşı adı veriler yetkiliye yapılırdı. Bu yetkili, şikayetin önemine göre gerekli araştırma ve incelemeyi yapar ya kendisi karar verir ya da üs makamlarda görüşülmesi için Esnaf Şeyhine ulaştırırdı. Verilen kararlarda savunmalar, karşı görüşler, gerekçeler titizlikle ele alınır ve temyiz yolu her zaman açık tutulurdu.
Ahilikte üyeler kadar yöneticilerin denetimine de büyük Önem verilirdi. Yöneticilerin denetimiyle görevli olan Büyük Meclis, Esnaf Şeyhlerinin çalışmalarım, hesaplarım denetler ve varsa şikayetleri değerlendirirdi. Büyük Meclisin yöneticileri görevden alma yetkisi de vardı. Denetim ve cezalandırma konusunda dikkati çeken en önemli nokta, cezaların yıkıcı ve aşağılayıcı değil, yapıcı ve eğitici nitelikte olmasıydı.
Tüketicinin korunması, kaliteli mal ve hizmet üretilmesi, Rekabet Kurulları, Hakem Heyetleri, Teşkilatımızdaki Disiplin Kurulları, İşyeri Denetleme ve Danışmanlık Grupları Ahilik Kültürünün bugünkü uzantılarıdır.
Türk Esnaf ve Sanatkarları, tarihin her döneminde eğitime büyük Önem vermişler; yanlarında çalışanların sadece iyi birer sanatkar olmalarını değil, aynı zamanda iyi birer insan ve iyi birer vatandaş olarak yetişmeleri için büyük gayretler sarf etmişlerdir. Türk'e has bir teşkilat olarak ortaya çıkan Ahi Birlikleri yüzyıllarca toplumun mesleki eğitiminde önemli rol oynamışlardır. Onların koyduğu kuralların çoğu bugün 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu uygulamalarında kullanılmaktadır.
Ahi Birlikleri, amaçlarını gerçekleştirebilmek için mensuplarının eğitimlerinin şart olduğuna inanmışlardı. Yapılan bu eğitimler sonunda; bireylerin, kendilerini tanımalarına, yaradılış özelliklerini korumalarına, iyi insan olarak yetişmelerine ve kişisel kabiliyetlerini ortaya çıkartarak, bu kabiliyetlerine göre yönlendirilmelerine imkân sağlanırdı.
Ahi Birliklerinin kurdukları ve geliştirerek uyguladıkları eğitim sisteminde; insan bir bütün olarak ele alınmış, ona yalnız mesleki eğitim değil, sosyal, kültürel ve ahlaki bilgiler de verilmiş, iş başında yapılan eğitimin iş dışında yapılan eğitimle bütünleşmesine çalışılmış, eğitimin belli bir dönem için değil, Ömür boyu süren bir faaliyet olması öngörülmüş ve bu faaliyetin en küçük yerleşim birimlerine kadar ulaştırılması sağlanmıştır.
Ahilikte eğitim, Ahilik prensiplerine uymayı kabul eden herkese açık olup, ücretsizdi. Derslerin ise yetkili kişilerce verilmesi esastı. Sistemin en çarpıcı özelliği; mesleki eğitim, genel eğitim ve sosyal yaşamın bir bütün içinde uygulamaya konmasıdır. Mesleki Eğitim iş başında yapılır, kalfalar ve ustalar tarafından verilirdi.
Ahi Birliklerinde, bir gencin meslek hayatının ilk kademesi “Yamaklık”tı.
Yamaklık, 10 yaşına kadar olan çocukların velisi tarafından ustaya bir sanat öğrenmek maksadıyla verilmesiyle başlardı. 2 yıl sürerdi.
Ücretsiz olarak 2 yıl yamaklık yapanlar özel bir törenle süresi yaklaşık 3 yıl olan çıraklığa yükselirdi. Yapılan törende, Esnaf Şeyhi çırağa nasihatta bulunarak haftalık ücretini tespit ederdi. Bu ücretin 2 haftalık tutarı, ustası tarafından esnaf sandığına yatırılır, çırağın velisi de esnaf vakfına bir hediye verirdi. Çırak ustasına itaat etmek, ustası da çırağa mesleğinin tüm inceliklerini ve iş hayatı için gerekli olan bilgileri öğretmek zorundaydı. Çırak sanata devam ederken; ne diğer bir sanatkar çocuğu ustasından ayırmayı, ne babası onu başka bir ustaya vermeyi, ne de çocuk o işi bırakıp başka bir dükkâna gitmeyi düşünürdü. Usta, çırağın bütün haklarını gözetir, onu istismar etmezdi. Aksine davranan ustalara Ahi Birliğince bir daha çırak verilmezdi.
Çıraklar; çıraklık süresini doldurup sanatında kalfalığa yükselecek bir bilgiye kavuştuğunda, usta ve kalfasının katılımıyla yapılan bir imtihanla kalfalığa yükseltilirdi.
Kalfalık dönemi genellikle 3 yıl sürerdi. Eğitimlerini başarı ile tamamlayan kalfa, ustalığa yükselmek için imtihan niteliğinde bir törene katılırdı. Bu törende, kalfa kendi sanatı ile ilgili bilgi ve becerilerini ustalar topluluğuna sunardı. Sunum, ustalar tarafından beğenildiğinde genç kalfa ustalığa yükseltilir ve kendisine nasihatta bulunulurdu.
Usta olmayan kimsenin iş yeri açamayacağı bu sistemde, ayrıca iş hayatı Ahi ilkelerine göre düzenlenerek eğitimin üretim içinde değerlendirilmesi prensip haline getirilmiş, ustaların alacakları çırak sayıları ile üretecekleri mallar da çeşitli standartlara bağlanmıştı.
Düzenlenen törenler, ilgili oldukları konuların felsefesini; göze, kulağa ve kalbe hitap edecek biçimde şekillendiren hareketli gösterilerdi. Dinlendirici, hatırlatıcı ve eğitici özellikleri olan Ahi törenlerinin günümüzde yaygın olan diploma törenlerinin ötesinde çok anlamlı ve çok kapsamlı özellikleri vardı.
Önceleri zaviyelerde yapılan törenler daha sonra Esnaf Odalarında veya mesire yerlerinde de yapılmaktaydı.
İki yıl bir ustanın yanında ücretsiz olarak çalışan yamaklar özel bir törenle çıraklığa terfi ederlerdi.
Bu tören için; velisi ile birlikte çırak adayı, çırağın ustası ve kalfaları Esnaf Başkanının dükkânında toplanırlardı. Ustası, çırağın işine bağlılığı ve kabiliyetleri hakkında açıklamalarda bulunur, velisi tarafından esnaf vakfına kap hediye edilirdi.
Esnaf Başkanı çocuğun sırtını sıvazlar, işine düzgün bir şekilde devam etmesini, ustalarına, kalfalarına ve ailesine itaat etmesini, yalan söylememesini nasihat ederdi.
Çıraklık süresini tamamlayan gencin, meslekte kâfi derecede yetiştiği ve ahlaken de olgunlaştığı ustası tarafından teşkilata bildirildikten sonra, Esnaf İdare Kurulu kalfalık töreninin yapılacağı zamanı tespit ederdi.
Kalfalık töreni, Esnaf Odasında veya uygun görülen başka yerlerde yapılırdı. Bu toplantıya Esnaf İdare Kurulu Üyelerinden başka, adayın ustası ve kalfalarıyla o mesleğin ustaları da davet edilirdi.
Törende, kalfaların en kıdemlisi hizmet ve rehberlik görevini yapardı. Hayatında ilk defa mesleğine mahsus kıyafeti giyinerek toplantıya katılan kalfa adayının kabiliyeti ve güzel ahlakını ustası anlatır, buna esnaftan üç usta daha şahitlik ederdi. Herkesin ayağa kalktığı bir ortamda, esnaf başkanı kalfa adayını karşısına alarak O'na mesleki ve ahlaki konularda nasihat edip beline peştemal (şedd) kuşatırdı.
Bu son derece sade olan törenden sonra, yeni kalfa, kendisine rehberlik eden yol kardeşi ile beraber dışarı çıktığında, kapı önünde toplanan çıraklar kendisini tebrik ederlerdi. Doğruca ustasının dükkânına giden yeni kalfa bu dükkânın önünde durur ve esnafın bütün kalfaları gelip kendisini tebrik ederler ve böylece tören sona ererdi.
Ustalığa yükselebilmek için üç yıl kalfa olarak çalışmak zorunluydu. Bu süre içinde; hakkında şikayet olmayan, kendisine verilen görevleri dikkatle yerine getiren, özellikle çırak yetiştirme hususunda titiz davranan, diğer kalfalarla iyi geçinen, müşterilere karşı iyi davranan ve bir dükkânı idare edebilecek duruma gelen kalfalar özel bir törenle ustalığa yükseltilirdi.
Ustası tarafından usta olabileceğine kanaat getirilen kalfanın durumu önce Yiğitbaşına bildirilirdi. Yiğitbaşı, konuyu kendisine göre incelendikten sonra İdare Kuruluna götürürdü. Konu İdare Kurulunda görüşülür ve herhangi bir mahsur görülmezse usta adayına hazırlansın izni çıkarılırdı.
Bundan sonra usta adayı, işyeri bulma, alet - edavat ve hammadde hazırlama ve hatta çırak, kalfa bulma faaliyetlerine başlardı. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra durum Yiğitbaşına bildirilir ve tören için gün alınırdı.
Yapılacak bu törene o esnafın çalışan ve çalışmayan bütün ustaları, diğer esnafın başkanları ve yörenin ileri gelenleri de çağırılırdı.
Törende Esnaf Başkanı, Ahi Baba Vekilinin köşkünde, esnaf başkanları önde, ustalar ise onların arkasında olmak üzere i] sıralı bir daire şeklinde otururlardı. Usta olacak kalfa, sağında Esnaf Başkanı, solunda ustası olduğu halde meclise girerek orada bulunanları selamlardı.
Şehrin ileri gelenlerinin konuşmalarından sonra Esnaf Başkan kalkıp asasına dayanır, yeni ustayı karşısına alarak, yükse sesle peygamberlerden hangisinin hangi sanatın piri olduğun söyleyip ticarette sadakat ve doğruluk, diğer esnafa ve müşteriye saygı lüzumundan bahseder, ayrıca malına hile karıştırmaması, malındaki bozukluk ve noksanlığı satmadan müşteriye bildirmesi, özetle kimsenin zararına çalışmaması gerektiğini uzun uzun açıklayarak, davranışları için nasihatlarda bulunurdu. Büyüklerine saygıyı, halka şefkat ve merhamet duymayı, küçükleri sevmeyi, kimseye eziyet etmemeyi, kalfa ve çıraklarına çocukları gibi bakmayı nasihat ederek sözlerini bitirirdi. Bundan sonra ustası söz alarak kalfasını yetiştirmek için elinden geleni yapmaya çalıştığını, bunda da muvaffak olduğunu, yeni usta olan kalfasının her halinden memnun olduğunu, O'nun usta olabilecek vasıflara haiz olduğunu söyleyerek kalfasının belindeki kalfalık peştemalını (şedd) çıkarıp ustalık peştemalını kuşatırdı.
Yüzyıllar önce Ahilik Sistemiyle geliştirilen çıraklık eğitim sistemi bugün ülkemizin uyguladığı mesleki eğitim sisteminin benzeridir.
Bugün, çıraklar eskiden olduğu gibi 1 gün okula gidip teorik, 5 gün de işletmelere giderek iş ortamında pratik eğitim almaktadırlar. Çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitim süreleri de Ahilik sistemindekine benzemektedir. İşletmelerde eğitim gören çıraklara asgari ücretin en az net %30'u aylık olarak ödenmekte, sigorta primleri devletçe karşılanmakta ve çıraklar öğrencilik haklarından yararlanmaktadırlar.
Aday çırak, çırak, kalfa, usla ve usta öğretici yetiştirilmesi bugünkü sistemin esasıdır. Üretken insan yetiştirilmesi mesleki eğitimden geçmiş kalifiye elemanlarla mümkündür. O nedenle, devletimizin bu sistemi benimseyerek maddi ve manevi olarak desteklemesi, iç ve dış pazarlarda rekabet edebilecek, kaliteli mal üreterek istihdam yaratacak üretken insanların sayısını arttıracaktır. Bu ise, ülke insanın huzur ve refahının artması, ekonomik durumunun yükselmesi demektir.
Esnaf ve Sanatkarlar Teşkilatı, işletmelerini mesleki eğitime, dolayısıyla ülke insanının hizmetine açarak Milli Eğitim Bakanlığının yanında yer alan en büyük sivil toplum örgütüdür.
Türk Esnaf ve Sanatkarları; görev ve sorumluluklarının bilinci içinde toplumun eğitim, kültür ve ekonomik düzeyini çağımızın gelişmişliğine uyumlu kılabilmek için ahilikten gelen birikimi ile etkinliklerini kıvanç ve gururla sürdürmektedir.
Ahilik teşkilatı hakkında www.ahilik.gen.tr adresinden ayrıntılı bilgi alınabilir.